Devletçilik nedemektir?
Devletçilik nedir?
Bir ülkede büyük endüstri ve tarımın devlet eliyle yürütülmesidir. 20. yüzyıla kadar hükümetin ekonomik faaliyetlere karışması doğru olmazdı. Fakat bu yüzyılın başından itibaren hükümetlerin ekonomik işlere el uzatması çoğalmaya başladı. Devletin her ekonomik faaliyetini devletçilik saymamak lazımdır. Yol veliman inşaatı, askeri fabrikaların işletilmesi bir hükümete devletçi niteliğini vermez. Devletçilik, büyük üretim vasıtalarının hükümetin elinde olmasıdır. Devletçilik ilkesi, ekonomik kalkınmada izlenecek yolu ve yöntemi gösterir. Bu ilke aynı zamandaAtatürk’ün ekonomik alandaki görüşlerini de yansıtır.
Bu ilkenin amacı, Türk toplumunun refah düzeyini yükseltmek ve güçlü bir ekonomiye sahip olmasını sağlamaktır. Devletçilik ilkesi de diğer ilkeler gibi ülkemizin içinde bulunduğu durum ve karşılaştığı sorunlara, bir çözüm olarak ortaya çıkmıştır.Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı Türk ekonomisinin iyice zayıflamasına yol açmıştır. Bu nedenle cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren, ekonomiyi canlandırmak için çeşitli önlemler alındı. Ancakvatandaşların elinde yatırım yapmak için yeteri kadar sermaye yoktu. Ayrıca alt yapı tesisleri ve ulaşım imkanları son derece yetersizdi. Üstelik demir yolları ve dış ticaret yabancıların elindeydi. Bu nedenle devlet, ekonomik yatırımları kendi gerçekleştirmek zorunda kaldı. Devletçilik ilkesi gereği ekonomiyi düzenlemek ve ekonomik kalkınmaya yön vermek amacıyla çeşitli alanlarda geniş çaplı faaliyetler başlatıldı. Her şeyden önce, büyük sermaye gerektiren ağır sanayi işletmelerinin kurulması görevini devlet üstlendi.
Dokuma, şeker, cam, demir gibi temel malları üreten büyük fabrikalar kuruldu. Böylece bugünkü sanayimizin temelleri atıldı.Eğer bu ilke uygulanmaya konulmasaydı, ülkemiz uzun süre temel sanayi tesislerinden yoksun kalacaktı. Ayrıca yabancı işletmelerin ellerindeki demir yolları millileştirildi ve yeni demir yollarının yapımına hız verildi. Atatürk’ün devletçilik ilkesi, özel sektörün yapacağı yatırımlara da büyük önem vermiştir. Bununla birlikte, devlet ve milletin çıkarlarını göz önüne alarak gerekli görülen işlerin devletçe yürütülmesini hedeflemiştir. Devlet gerekli olan sanayi tesislerini kurarken özel sektöre de girişim serbestliği vermiştir. Ayrıca özel kredi kolaylıklar sağlamış, üretim ve ticareti özendirmiştir. Devletçilik, ekonomide, sanayide, işletmecilikte millet ve toplum yararına, özel girişimciliği reddetmemiş, mülkiyet hakkına saygılı olmuş, toplumun yararına kullanılmasına özen göstermiştir.
Devletçilik ilkesi sosyal ve kültürel alanlardaki gelişmeleri desteklediği gibi, bu konuda devletin görev ve sorumluluk almasını da öngörür. Atatürk’ün devletçilik ilkesi uygulamaya konulurken, hızla kalkınma amacı güdülmüştür. Gerçekten de Türkiye, bu ilkenin uygulanmaya başlanmasıyla hızlı bir kalkınma atılımı içine girmiş ve üretimin her dalında büyük gelişme göstermiştir. Devletçilik ilkesi ile Türkiye’de ilk defa beş yıllık kalkınma planı uygulanmaya kondu. Bu dönemde önemli ekonomik yatırımlar gerçekleştirildi. Çiftçilerin ürünleri değerlendirildi, ekonomik kalkınmada bölgesel farklılıklar giderilmeye çalışıldı. Halkın refah seviyesi yükseltildi. Aşar vergisinin kaldırılması, yabancıların elindeki madenlerin ve diğer işletmelerin millileştirilmesi, başta demir yolu olmak üzere, ulaşım işlerinin düzenlenip geliştirilmesi ve temel ihtiyaçları karşılayan birçok sanayi tesisinin kurulması, devletçilik ilkesinin Türk toplumuna sağladığı başlıca faydalardır.
Atatürk’ün Devletçilik anlayışı
Atatürk Türkiye’de ılımlı bir devletçilik uygulamasından yana olmuştur. Atatürk’ün devletçilik anlayışı tamamen Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlardan doğmuştur. Atatürk bu konuda şunları söylemektedir:”Türkiye’nin uyguladığı devletçilik sistemi,19. asırdan beri sosyalizm nazariyecilerinin ileri sürdükleri fikirlerden alınarak tercüme edilmiş bir sistem değildir. Bu, Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğmuş, Türkiye’ye özgü bir sistemdir. Fertlerin özel teşebbüslerini ve faaliyetlerini esas tutmak;fakat büyük bir milletin bütün ihtiyaçlarını ve bir çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleketi ekonomik gelişmesini devletin eline vermek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti,Türk vatanında asırlardan beri özel teşebbüs tarafından yapılmamış olan şeyleri bir an önce yapmak istedi ve kısa zamanda yapmaya muvaffak oldu.
Bizim takip ettiğimiz bu yol, görüldüğü gibi liberalizmden başka yoldur”1936’da Atatürk’ün bu sözleri söylediği yıllarda, Türkiye’de artık devletçilik rayına oturmuş ve devlet müdahaleciliği ile kalkınmada önemli adımlar atılmıştır. Atatürk devletçilik uygulamasını kalkınma için temel koşul olarak öne sürerken,demokrasi ilkesinden ve bireyin haklarından da vazgeçmemiştir. Atatürk tarafından önerilen ve ılımlı devletçilik diyebileceğimiz bu yaklaşım,doğrudan doğruya emperyalizmin müdahalesine karşı kurulmuş bir savunma sistemidir. Atatürk milli bağımsızlığın sağlam esaslara oturtulması için, ekonomik açıdan tam bağımsız olmak gereğini görmüş ve bunun için de milli sanayii yabancı rekabetinden korumak için devlet eliyle kalkınmayı önermiştir.
Atatürk’e göre devlet,özel teşebbüsün ilgilenmediği,başarılı olamadığı veya gücünün yetmediği alanlarla, toplum çıkarlarının ön planda olduğu alanlara müdahale etmelidir. Bu yönüyle Atatürk’ün devletçilik anlayışı özel teşebbüse ve özel mülkiyete karşı değildir. Dolayısıyla Atatürk’ün devletçilik anlayışı, Marksist anlamdaki devletin ekonomik faaliyetlerin tümünü organize etmesi anlamına gelmemektedir. Marksizm’de tüm üretim araçları devletin elinde toplanmakta, her alanda devlet tekelleri oluşturulmakta ve özel mülkiyet ile özel teşebbüse yer verilmemektedir. Oysa Atatürk’ün devletçilik anlayışı, geri kalmış bir toplumda hızlı kalkınmayı hedefleyen ve ülkeyi çağdaş sanayileşmiş ülkeler düzeyine çıkarmayı amaçlayan bir yaklaşımdır.
Atatürk’ün devletçilik anlayışı o yıllarda Batı’da sıkça görülen devlet kapitalizminden de farklıdır.Devlet kapitalizminde, devlet özel teşebbüs yararına ve onun çıkarları doğrultusunda ekonomiye müdahale etmekte ve burjuva sınıfı lehine düzenlemeler yapabilmektedir. Oysa Atatürk’ün devletçiliği diğer ilkelerden özellikle de halkçılıktan bağımsız düşünülemezdi. Ayrıcalıksız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz söylemi halkçılık ilkesinin bir hedefi iken, bu hedefe ulaşmanın yolu da devletçilikten geçmektedir. Yani ayrıcalıksız ve sınıfsız bir toplum yaratmak için her şeyden önce adaletli bir ekonomik düzen kurmak ve toplumun refah düzeyini yükseltmek lazımdır.
Bu husustaki ciddi çalışmalar da, 1930’dan sonra uygulamaya konan devletçi ekonomik model ile gerçekleştirilmiştir. Devletçiliğin 1931’de CHP’nin programına girmesiyle birlikte, Türkiye’nin ekonomisinde çok önemli atılımlar gerçekleşmiştir. Devletçilik uygulamasına geçişin en çarpıcı örneği planlı ekonomiye geçilmesidir. 1932 yılında hazırlanmaya başlanılan Birinci Beş Yıllık Sanayii Planı, 1934 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu planın hedeflerini şöyle sıralayabilmek mümkündür: Yerli hammadde kullanmak, tüketim araçlarının üretimine öncelik vermek, yeni fabrikalar kurarken bölgesel dağılıma önem vermek.
Beş yıllık planda kimya sanayii, demir sanayii, kağıt ve selüloz sanayii, kükürt sanayii, süngercilik, pamuk ve mensucat sanayiine öncelik verilmiştir. Sanayileşmenin yanı sıra tarım alanında da bu dönemde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Devletçilik ilkesi,sonraki yıllarda üzerinde en çok tartışılan ilkelerden biri olmuştur.Özellikle 1950’den sonra dünyada ağırlığını hissettirmeye başlayan liberal görüşlerin de etkisiyle, devletçilik ilkesinin tersi uygulamalara girişilmiştir.Ancak buna rağmen, Atatürk döneminde temelleri atılan ,teorik ve pratik alt yapısı oluşturulan devletçi model, uzun yıllar Türkiye’nin kalkınmasında önemli roloynamıştır.
Devletçilik ilkesi ışığında Türk Devleti’nin sorumlulukları
1. Devlet; ülkede güvenliği ve adaleti sağlayarak, tüm vatandaşlarının her çeşit hürriyetini güvence altında tutmakla mükelleftir.
2. Devletin; karayolları, demir yolları, limanlar, havaalanları, vb. bayındırlık işleri ile, milli eğitim, sağlık, sosyal yardımlaşma, tarım, ticaret ve sanata ait işlerle ilgilenme sorumluluğu vardır.
3. Devlet; dış siyaset ve diğer milletlerle olan ilişkilerini iyi yönetmek ve her çeşit savunma gücünü her daim hazır tutacak şekilde milletin bağımsızlığını devamlı kılmakla mükelleftir.
4. Devlet; ekonomik konularda devlet ile özel teşebbüs işletmeciliğini bir arada ve dengeli bir şekilde yürütmekle sorumludur.
Devletçilik ilkesinin Türk toplumuna sağladığı faydalar
1. 1931 yılından başlayarak uygulamaya koyulan devletçilik ilkesi ile ilk defa beş yıllık kalkınma planları çıkarılmış ve planlı ekonomiye geçiş süreci başlamıştır.
2. Kısa zamanda özellikle devlet imkanları ile sanayi yatırımları başlamış halkın refah seviyesi yükseltilmeye çalışılmıştır.
3. Devletçilik ilkesinin eğitici ve öğretici niteliği kapsamında, ülkemizdeki teknik eleman açığının kapatılması ve eksikliklerin giderilmesi sağlanmaya çalışılmıştır.
4. Türk çiftçisinin ürünlerini en iyi şekilde değerlendirmesi için fırsatlar tanınmış ve üreticinin zarar görmemesi için uğraşılmıştır.
5. Ekonomik kalkınmada bölgeler arasındaki farklılıkların giderilmesi için çalışmalar başlatılmış ve bu hedef doğrultusunda önemli mesafeler kat edilmesi sağlanmıştır.
Atatürk'ün devletçilik ilkesi ışığında yapılan faaliyetler
1. İzmir İktisat kongresi yapılmıştır.
2. Beş yıllık kalınma planları doğrultusunda ülkenin her yerinde fabrikalar kurulmaya başlanmış ve zarar gören işletmeler devlet desteği ile ayağa kaldırılmaya çalışılmıştır.
3. Aşar vergisinin kaldırılması, tarım kredi kooperatiflerinin kurulması, Ziraat Enstitülerinin elleriyle tohumluk dağıtması vb. tarımı destekleyici faaliyetler yapılmıştır.
4. Sanayi yatırımlarını desteklemek için Sümerbank ve Etibank gibi kurumlar oluşturulmuş ve kamulaştırma faaliyetleri başlatılmıştır.
5. Devlet bankalarının kurulması ile faiz oranlarının devlet tarafından belirlenmesi sağlanmıştır.
6. Temel tüketim mallarının fiyatlarının devlet tarafından belirlenmesi sağlanılmış ve halkın daha fazla yıpratılmaması amacı ile çalışmalar başlatılmıştır.
7. Sağlık, eğitim, bayındırlık, kültür ve sanat alanlarında halkın gereksinimlerini karşılayabilecek yatırımlar yapılmaya başlanmıştır.
Devletçilik ne demek? (Ekonomi)
(Etatism) Türkiye’ de Cumhuriyet’in kuruluşundan kısa bir süre sonra uygulanmasına başlanılan ekonomik model. Devletin özel kesimin yanında üretim faaliyetlerine bizzat katılması esasına dayanır. 1933 lerde resmen benimsenen bir sanayileşme yaklaşımıdır. Türkiye’nin o günkü ekonomik koşulları içinde geliştirilmiştir. Belirli bir politik tabanı yoktur, tamamen pragmatik düşüncelerden kaynaklanmıştır. Özel kesimin yeterli sermaye ve girişimcilik potansiyeline sahip olmadığı o günkü koşullarda, bu model çerçevesinde devlet insiyatifi ele almıştı.
Sanayileşmeyi gerçekleştirmek için Devlet tarafından bazı kurumlar oluştarulmuştu. Bunların mülkiyeti, yönetimi ve finansmanı devlete aitti. Bunlar daha sonraki adıyla İktisadi Devlet Teşekkülleri olarak bilinen girişimlerin nüvesini oluşturur. Örneğin 1933 de kurulan Sümerbank dokumacılık, kağıt, ayakkabı, inşaat, demir-çelik gibi üretim alanında, 1936 da kurulan Etibank madencilik, Denizcilik Bankası deniz taşımacılığı konularında faaliyet gösteriyordu. 1924 de kurulan İş Bankası, bir özel sektör kuruluşu olmakla birlikte, bu dönemdeki sanayileşme çabalarında önemli görevler yüklenmiştir.
Daha sonraki yıllarda, hele özel sektörle ortaklıklar kurmalarına izin verildikten sonra, bu kuruluşların sayılarında çok hızlı bir artış olmuştur. Cumhuriyet’in ilk dönemlerindeki Devletçilik sistemi daha sonra ülkemizde karma ekonomi diye bilinen modelin esasını ortaya koymaktadır. Devletçilik ilkesinin bir diğer özelliği de öngörülen kalkınmanın, sanayiPlanlarına bağlı olarak yürütülmesidir. Bu amaçla hazırlanan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı oldukça başarılı sonuçlar vermiştir.
Sözlükte "devletçilik" ne demek?
1. Bir ulusun yönetimsel ve ekonomik işlevlerinin devletçe birleşik bir yönetim altında bütünleştirilmesi siyasası ve öğretisi.
2. Genellikle devleti töre, kültür, hukuk vb. nin kaynak ve taşıyıcısı olarak görme eğilimi.
Cümle içinde kullanımı
Biz devletçilik namı verilen ekonomik sistemin monopolculuk demek olmadığını ispata çalışıyorduk.
- Y. K. Karaosmanoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder