Asker eşinden Cumhurbaşkanına açık mektup




Asker eşinden Cumhurbaşkanına açık mektup
“Her Türk askeri FETÖ’cü değil”
“İş yerinden çıktığımda karşıma dikilmiş, ‘14 yaşından beri seni takip ediyorum’ demişti.
Çok şaşırmıştım, tanıştık, aşık olduk. O askerden sonra uzman çavuş oldu, evlendik. Ben de evimin hanımı oldum. Birkaç yıl sonra dünya güzeli iki evlat aramıza katıldı.
Antep, Diyarbakır, Mardin, sınır karakollar ve son durağımız Sakarya…
Çok mutluydum, tek derdim kocamın üç aylık geçici görevleriydi.
“Asker eşi yarı duldur” derler ya doğru!
Çatışmalar, operasyonlar, şehit haberleri… Yüreğim hep ağzımdaydı.
Sağ salim çıktığı evine sağ salim dönsün diye dualar eder, döndüğünde ‘Ömrüm seni beklemekle geçti adam” diye sarılırdım.
Bizim şarkımızı fısıldardım kulağına “Ölürüm yoluna ölürüm de yine boyun eğmem”
16 yıl, dile kolay… O ülkeyi bekledi ben de onu…
15 Temmuz günü, önce ufaklığı doyurup, büyük çocuğumuzu kurstan getirecek kocam için yemek hazırladım.


Eve geldi, “Tatbikat varmış hemen gitmem lazım” diyerek kıyafetlerini giydi.
“Tatbikat dediğin en fazla iki saat, seni beklerim yemeğe” dedim.
Sarıldık… Ona sımsıkı son sarılışımmış. Bilseydim keşke diyorum şimdi, ah bilseydim!
Kocam, askeri lojmandaki diğer askerler gibi kışlanın yolunu tuttu.
Çok geçmeden erlerden biri kapıyı çaldı.
“Terör ihbarı var. Işıkları ve televizyonları kapatın. Sigara ateşi bile olmasın” dedi. Korktum. Çocukları halıya oturtup evdeki tüm ışıkları söndürdüm.
Diğer asker eşleriyle haberleştik, aynı evde toplandık. Herkes merak içindeydi.
Derken bazılarının telefonuna kocalarından mesajlar gelmeye başladı.
“Perişanız, bizi yem olarak kullandılar.Gelince anlatırım”
“Halkı ve askeri karşı karşıya getirdiler. Mahvolduk”
“Burada yaralılar var. Ne olduğunu biz de anlamadık. Dikkatli olun”
Ne oluyordu, kim kimi yem olarak kullanmıştı, neden ışıkları kapatıp yerde sessizce bekliyorduk?
Dışarıdan gelen bu ses de neydi?…
Sonunda dayanamadım. Çömelerek balkona çıktım, asılı çamaşırların arasından aşağı baktım.
Yüzlerce erkek lojmanın tel örgülerini çevirmiş içeri girmeye çalışıyordu.
“Asker eşleri ganimetimizdir onları bize verin” diye bağırıyorlardı.
Öylece dona kaldım. Aralarından biri beni fark edip bira şişesi fırlattı.
“Hepinize tecavüz edip öldüreceğiz” dediklerinde gördüklerimin kabus olmadığını anladım.
Hemen içeri gidip diğer asker eşlerini uyardım. Kapana sıkışmış gibiydik.
Sesler her geçen dakika çoğalıyor, çoğaldıkça sanki bize doğru yaklaşıyordu.
Çok geçmeden lojmanın tellerini geçmek için vinç getirdiler.
Yüzlerce erkek aç kurtlar gibi vincin üzerine çıktığında dört el silah sesi duyuldu.
Tak tak tak tak…
Tecavüz ve linç kaçınılmazdı artık.
Önce tek tek abdest aldık, ölüme hazırlandık ağlayarak.
Sonra hepimiz bir odaya doluşup kapının arkasına eşyaları yığdık.
Çocuklar ağlıyor, biz onlara sarılmış “Ya kapıyı açarlarsa?” diye çare arıyorduk.
Çare yine ölümdü…
Kapı açılırsa çocuklarla beraber balkondan aşağı atlayacaktık. 
Neyse ki korkulan olmadı. Gün ağardığında lojmanın önünde bekleyen grup azalmış, ama elektrik ve sularımız Vali Avni Coş’un emriyle kesilmişti!
Hiçbir şey umurumda değildi. Çocuklarımı alıp, kocamı görmek için evden çıktım.
Kapıdaki asker kimsenin çıkmasına izin vermedi. “Emniyetiniz yok” diyerek bizi evlerimize yolladı.
Hayatımda bu kadar çaresiz olduğumu hiç hatırlamıyorum. O gün geçmek bilmedi…
Ertesi gün askerler yine izin vermedi ama dinlemedim. “Kocamı göreceğim”diyerek karakola gittim.
Valiliğin önünde linç etmek için bekleyen kalabalığa karışıp polislere gittim.
Sevdiğim adamın tutuklandığını öğrendiğimde bir tanıdığımız “Seni öldürürler kaç buradan” diyerek gizlice arabasının anahtarını verdi.
Kucağımda çocukla koşarak arabaya binip gaza bastım…
Üçüncü gün bu kez cezaevinin yolunu tuttum. İçeriden çıkan avukatlar “Savaşta bile düşmana böyle davranılmaz. Her Türk askeri FETÖ’cü değil” diyerek bağırıyordu.
Koşarak yanına gittim, içeride ne olduğunu sordum.
‘Üç gündür aç susuz bekletiyorlar. Üstelik tuvalet bile yok. Çıplak, elleri arkadan kelepçeli, bok içinde bekletiyorlar’ dedi.
Ömrü boyunca siyasetle bile işi olmayan kocamı o halde düşününce duvarları yıkmak, demirleri parçalamak istedim. Bu ülke için canını siper eden kocamın masumiyeti anlaşılacak umuduyla yeniden ayağa kalktım. Eşime getirdiğim çamaşırları verip saatler sonra onu görebildim.
İşte ‘O ölürse acısından ölürüm’ dediğim aşkım karşımdaydı artık…
Perişan, şaşkın ve üzgündü öylece baktı yüzüme. “Beni vatan hainliğiyle suçluyorlar” diyerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Başını masadaki kollarının üzerine kapattı. Onu ilk kez böyle görüyordum. O görmesin diye yanaklarımdan süzülen yaşları silerken ‘Seni seviyorum’ diyebildim sadece…
“Seni seviyorum…”


Asker eşinden Cumhurbaşkanına açık mektup 2
“FETÖ ve Ali İnci ilişkisini araştırın” 
Hayatı boyunca siyasetle bile işi olmamış, 15 Temmuz’dan sonra öğrendiğimiz ByLock’u kullanmamış, Bank Asya’da hesabı olmamış, hiçbir yere bağış yapmamış kocamın vatan hainliğiyle suçlanması çok zoruna gitmişti. “Seni asla bırakmayacağım, söz veriyorum masum olduğunu kanıtlayacağım” dedim.
Gelelim 15 aydır dedektif gibi çalışıp kamera kayıtları, şahitler ve eşimin anlattıklarıyla gerçekten 15 Temmuz’da onların neler yaşadığına…

Kocam ve diğer askerler tatbikat için çağırıldıkları kışlada tümen komutanının yazılı emri okumasıyla Sakarya Valiliği’ne gitmişler. Yazılı emirde terör alarmı olduğu ve Valiliği korumakla görevli oldukları yazıyormuş.

Aralarında polisin de olduğu gruplar halinde valilik kapılarında nöbet tutmaya başlamışlar. Bu sırada Vali Avni Coş, Hendek eski Belediye Başkanı ve AKP eski Milletvekili olan Ali İnci’nin kızının düğünündeymiş.

Aniden bir insan selinin öfke dolu sözler ve sloganlarla kapıya yaklaştığını görüp “Yaklaşmayın” diye bağırmış askerler. Grupla burun buruna gelene dek bekleyen askerlerin o saatten sonra iki seçeneği kalmış. Halka ateş etmek ya da kaçmak!
Hepsi kameralarda gözüküyor, siz de izlediniz. Bir asker “Halkıma ateş edeceğime kendimi vururum” deyip kendine ateş ediyor ki bu asker bile şuan hapiste, eşim ve diğerleri valilik binasına doğru koşuyorlar. Bazıları ise yakalanıp öldüresiye dövülüyor.

Ne olduğunu anlamayan askerler ve polisler valilik binasına sığınıyorlar. Arbedede yaralanan polisin elini sarmak için bir asker atletini yırtıyor, asker-polis beraber binanın üst katlarına çıkıyorlar.

Valiliğin kapısı sonuna kadar açık ve vatandaşlar içeri girerken Vali Coş ile düğünde beraber olmasına rağmen vatandaşlara mesaj atıp “Askerler valiyi rehin aldı” diye galeyana getiren Ali İnci, nedense camları kırarak içeri giriyor.
Ardından da Vali Coş ve korumaları…

FETÖ soruşturmasına giren ve daha sonra merkeze çekilen Vali Coş ve belediye seçimlerini kazandığında FETÖ’ya neler verdiğini bir bir anlatan Ali İnci’nin(merak edenler youtube Ali İnci Balkon konuşması yazıp izleyebilir) binaya gelmeleriyle ikilinin şovu ve işkenceler başlıyor…

Ali İnci polislere talimat verip, “Bunları soyun, maymuna çevirin yoksa size hakkımı helal etmem” diyerek eşlerimizin yalnızca alt çamaşırlarıyla kalmalarını sağlıyor.

Sonra da vatandaşa ‘gavat’ diyen Vali Coş korumasına, balkon konuşmasında FETÖ’ya yurt, arsa, kurban ve bağış verdiğini itiraf eden Ali İnci de şoförüne telefonunu verip “Beni çek” diyor.

Elleri arkadan kelepçeli eşlerimize küfür ve hakaret eden, dipçikle vurup, poşete koydukları mermilerle kafalarını ezen ikiliden cesaret alan polisler de sabaha kadar işkenceye devam ediyor.

“Halkıma ateş etmektense kendimi vururum” diyen asker kaldırıldığı hastanede, tek bir vatandaşa bile ateş etmeyen eşlerimiz de valiliğin karakolunda suçlu-suçsuz ayırt edilmeden sabaha kadar dövülmüş.

İşkenceler sadece orada kalmadı tabi. Eşlerimiz önceleri bize üzülmememiz için söylemiyordu ama biz anlıyorduk. Bir ziyaretimde eşim bana cezaevindeki FETÖ’cülerin onlara işkence yaptığını söyledi. Cezaevi müdürü değişti ama küçücük bir odada yatakları birleştirip yatacak yer bile bulamayan eşlerimizin psikolojisi bozuldu. Beş kişi tarafından darp edilen bir arkadaşımızın eşi intihara teşebbüs etti, benim eşim de beyin kanaması geçirdi.



Bir ziyaretimde “Çocuklarımıza iyi bak, yokluğumu hissettirme. Onlara vatan haini olmadığımı söyle, büyüdüklerinde kumpasa kurban gittiğimi anlat” dedi.
Veda edip vasiyet bıraktığını anladım. Ona dedim ki, ‘Eğer kendine bir şey yaparsan senin silahınla kendimi vururum. Devlet için bir tek hapiste yatmamıştın bunu da yapacaksın. O şerefsizler yüzünden sen hain olmayacaksın.” 

Ara kararlar ve mahkemeler sürerken eşlerimiz bir gün haber gönderdi. “Bizi boşayın” Gerçekler ortaya çıkmadan idam edileceklerini düşünen eşlerimiz bizim ve çocuklarımızın ‘vatan haini’ damgasıyla yaşamaması için böyle bir karar almışlar. Biz de haber gönderdik “Asla boşanmayacağız…”

Evet, asla boşanmayacağız ama hepimiz lojmandan atıldık, çoğumuzun işi de parası da yok.

Memleketlerimize; ailelerimizin yanına geldik. Ben temizlik işleri yaparak çocuklarımın ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorum. Borç içindeyim ve param olmadığı için eşimi ziyaret edemediğim günler oluyor.

Çocuklarım evde beni beklerken işyerlerini temizlemek zoruma gitmiyor da senelerce FETÖ’yle kol kola iş yapıp, holdingler kuran, 17-25 Aralık’tan sonra yaptırdığı cami açılışında bile FETÖ’den övgüyle bahseden adamın, yani Ali İnci’nindavalarda müşteki olması çok zoruma gidiyor!

Yanlış okumadınız; müşteki!

Eşim bir davada söz alıp onu ima ederek “Gerçek FETÖ’cüler elini kolunu sallaya sallaya gezerken hakkımda tek bir delil olmayan ben ve benim gibi askerler nasıl oluyor da hapiste kalıyoruz?” diye isyan etti.

Mahkemede hakim, savcı, avukat olmasına rağmen Ali İnci gözümüze baka baka“Burada kanun benim” dedi!

Avukatlar Ali İnci’yle ilgili belgeleri korkularından mahkemeye sunamıyor, sunmak isteseler de “sakın bunu sunma” diye tehdit alıyorlar.
Bu kısır döngü içinde FETÖ’nün gerçek suçlularıyla nasıl mücadele edilecek?
Şimdi FETÖ ile mücadeleye baş koymuş sayın Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum…

Kardeşi tecavüzden yargılanan, FETÖ’ye her şeyi verdiğini söyleyen ve sırf siyasi ikbalini kurtarmak için onlarca askerin kaderiyle oynayan Ali İnci’yi kim koruyor?
O gece Sakarya’da ateş etmekle suçlanan askerlerde barut artığı yokken eşlerimizden şikayetçi olanlarda nasıl barut artığı oluyor?

Asker plastik mermi kullanmadığına göre 15 Temmuz’da plastik mermiyle yaralananları kimler vurdu?

O kara geceyi saniye saniye kaydeden onlarca kamera görüntülerinden neden 45 dakikalık kısım silindi?
ByLock kullandığı, FETÖ’ya finans sağladığı; arsa, kurban, bağış verdiği ortaya çıkan onlarca kişi elini kolunu sallaya sallaya gezerken biz bu cehennemi hak edecek ne yaptık?

Sayın Cumhurbaşkanım, Kasım ayında davamız var. Biz ağaca çıkamadık, size ulaşamadık.
Ne olur sesimizi duyun. Sakarya’daki büyük kumpası ortaya çıkartın, gerçek FETÖ’cüleri cezalandırın.
Bir gün gerçek suçluların ortaya çıkacağı, bu ülkeye asla ihanet etmemiş, teröre canını siper etmiş gerçek vatan sevdalısı asker ve polislerimizin aklanacağı inancıyla ne olur sesimizi duyun.


kaynak: http://www.kocaelikoz.com/yazar/yeliz-koray/asker-esinden-cumhurbaskanina-acik-mektup-2/543.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder