Neden En İyi Okullar Finlandiya’da?






Neden En İyi Okullar Finlandiya’da?
Harvardlı eğitim profesörü Howard Gardner, bir keresinde Amerikalılara şu tavsiyeyi vermişti:
” Finlandiya’dan öğrenin. En etkili okullara sahip olan ve Amerika’da yaptıklarımızın tam tersini yapan Finlandiya’dan.”

Onun tavsiyelerine uyarak 7 yaşındaki oğlumu Finlandiya Joensuu’daki bir ilkokula yazdırdım. Avrupa Birliği bölgesinde, Rusya sınırındaki nöbetçi kulelerine ulaşana kadar gidebildiğiniz kadar doğuya gittiğinizde ulaştığınız bir bölge burası.
Tamam, elbette sadece Gardner’ın söylediklerine körü körüne inanarak gitmedim oralara kadar. Doğu Finlandiya Üniversitesi’nde, öğretim görevlisi olarak bir sömestr boyunca ders verecektim.
Ancak gerçek şu ki, eşim, oğlum ve ben beş ay boyunca şaşırtıcı derecede stressiz ve şaşırtıcı derecede iyi bir eğitim sistemi deneyimi yaşadık.
Finlandiya, Batı dünyasındaki en yüksek küresel test sonuçlarını çıkarma konusunda uzun bir tarihe sahip. Bu ülke, en okuryazar ülke olmak dahil küresel sıralamalarda birçok başka güncel birinciliğin de sahibi bir zafer “vakası” aynı zamanda.

Finlandiya’da çocuklar yedi yaşına kadar hiçbir akademik eğitim almıyor. O zamana kadar çoğu çocuk kreşe gidiyor ve oyunlar, şarkılar ve diyaloglar aracılığıyla öğreniyorlar.
Çocukların büyük bir kısmı, en küçükleri bile, okula yürüyor ya da bisikletle gidiyor. Okul saatleri kısa ve ödev genel olarak hafif.
Çoğu okulun teneffüsü tedavülden kaldırdığı Amerika’dakinden farklı olarak Finlandiya’daki okul çocuklarının her günün her saatinde, zorunlu 15 dakikalık açık havada serbest oyun araları var. Temiz hava, doğa ve düzenli fiziksel aktivite araları, öğrenmenin motorları olarak görülüyor. Bir Fin atasözüne göre “Kötü hava yoktur. Sadece yetersiz kıyafet vardır.”
Bir akşam oğluma o gün fiziksel aktivite olarak ne yaptıklarını sordum. “Bizi elimizde bir harita ve pusulayla ormana gönderdiler ve dışarı çıkış yolunu bulmamızı istediler.”
Finlandiya, kalitesi düşük kitlesel standart testlere, ne zaman ne de para harcıyor. Bunun yerine çocuklar her gün şimdiye dek yaratılmış en yüksek kalitedeki “kişiselleştirilmiş öğrenme cihazı” tarafından yapılan doğrudan gözlem, tutulan kayıtlar ve sınavlarla değerlendiriliyor; yani öğretmenler tarafından.
Çocukların sınıfta zaman zaman eğlenmelerine, kıkırdamalarına ve hayal kurmalarına izin veriliyor. Finliler, defalarca duyduğum kültürel mantralarını uygulamaya sokuyor: “Çocukların çocuk olmalarına izin verin” ve “Çocuklar en iyi oyun yoluyla öğrenir.”
Tipik bir sınıfın duygusal iklimi sıcak, güvenli, saygılı ve çok destekleyici. Ders notları yok, düz çizgi halinde yürümek ya da dik oturmak gibi yarı askeri kurallar yok.
Finlandiya’da okuyan Çinli bir öğrenci-öğretmen bu duruma nasıl hayret ettiğini şöyle anlattı bana: “Çin okullarında kendinizi askeriyede gibi hissedersiniz.
Buradaysa kendinizi gerçekten iyi bir ailenin parçası gibi hissediyorsunuz.” Kendisi şu anda Finlandiya’da kalıcı olarak yaşamanın bir yolunu bulmaya çalışıyor.
Finlandiya’da öğretmenler, doktorların yanında en çok güvenilen ve takdir edilen meslek sahipleri. Bunun en önemli nedenlerinden biri, araştırma ve sınıf uygulaması uzmanlığı konusunda yüksek lisans yapmalarının zorunlu olması.
“Yetişkinler olarak görevimiz, çocuklarımızı politikacılardan korumak” dedi Finli bir çocuk eğitimi profesörü bana. “Ayrıca iş dünyasından gelen insanlara da binamızdan uzak durmalarını söyleme konusunda ahlaki bir sorumluluğa sahibiz.”
Aslında her Finlandiya vatandaşı herhangi bir okulu ne zaman isterse gezmek konusunda özgür. Ama profesörün mesajı çok net: Eğitim konusundaki nihai otorite eğitimcilerdir. Bürokratlar ya da teknoloji sağlayıcıları değil.
Finlandiya ulusal ölçekte tüm devlet okullarına, kişiselleştirilmiş birebir dersler veren yüksek kaliteli, çok saygı duyulan ve çok profesyonel öğretmenler; yönetilebilir sınıf boyutları; zengin ve gelişimsel olarak doğru olan bir müfredat; düzenli fiziksel aktivite; çok az ya da sıfır düşük kaliteli standart test ve onlara eşlik eden aşırı stres, boşa giden zaman ve enerji; öğretmenler tarafından günlük değerlendirmeler ve güvenlik, işbirliği, sıcaklık ve birer birey olarak çocuklara saygının olduğu bir sınıf atmosferi sunuyor.

Geçtiğimiz Kasım ayında Finlandiya’ya o kışın ilk karı yağdığında üniversitedeki odamın penceresinin dışında bir hareketlilik oldu.
Dışarıdan sesler geliyordu. Seslerin geldiği yer, öğretmen eğitimi okulunun açık hava oyun alanına yakındı. Ne olup bittiğini anlamak için oraya doğru yürüdüm. Alan, çam ağaçlarının arasında kışın ilk karının tadını çıkaran çocuklarla doluydu.
“Duyuyor musun?” diye sordu sarı bir güvenlik kıyafeti giymiş bir özel eğitim öğretmeni olan teneffüs gözlemcisi.
“Bu” dedi gururla, “mutluluğun sesi.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder