ayşe kulin sözleri
Ruhu ölmüş biri, sevmeyi becerebilir miydi? ancak, bunca yıldır sevmeye alıştığından, alışkanlıklar da insanda yer ettiği için, seviyor zannedebilirdi belki..
Yazmak benim için bir varoluş nedeni,Yazarken mutluyum,yazarken umutluyum,yazarken varım..
Yorgunum!
önce gerçeğimi kendime kabul ettirirken yoruldum! sonra gizlerken… daha sonra yüzleşirken… kendim olmaya hakkım olduğunu anladığımda… kendimle barışırken… gerçeğimi başkalarına kabul ettirmeye çalışırken… benim gibi binlerce, on binlerce insanın var olduğunu öğrenirken… yoruldum!
" Çünkü sana değdiğinden beri ellerim, bütün kış dallarında tomurcuklar var. "
Ne yazık ki, bizler ego çingeneleriydik. Vaktimizden ve kendimizden başka her şeyi vermeye hazırdık da, bir anlık zaman, bir yudum ilgi nedense çok zor kopuyordu dağarcığımızdan.
Farklı toplumlara, topluluklara ve kültürlere göre insana ilişkin farklı tanımlar var. İnsan olmak, gerçekten insan olmak cidden zor bir iş, ama bunu başaranlar da vardır. Fakat, bu ayrı bir konu. Ben filozof değilim, toplumbilimci de değilim. Teolog veya sosyolog da değilim. Ben yalnızca bir yazarım. O halde insanı, bir insanın üzerinden anlatabilirim ancak. O insan Türkan Saylan hocadır…
ARKA KAPAK
Derler ki Türkiye'de herkes şairdir!
Bunu diyenleri mahcup etmemek adına, yazı yazmayı öğrendiğim günden beri şiir yazarım ben.
Çocuklarıma şiir-masallar yazdım. Arkadaşlarım yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş yaşlarına, babam seksen yaşına basarken, onlar için kutlama şiirleri yazdım; eğlenceli yolculuklarımızın, keyifli günlerimizin anılarını, hatta en hüzünlü anlarımın duygularını bile düzyazıyla değil, şiir formunda ifade ettim. Bennu Gerede, 2008'de Teslimiyet sergisinin resimlerine resim altı yazmamı istediğinde, elimden yine bir şiir çıkmıştı.
Şiirlerimin arasında sadece babam için 1983 yılında yazdıklarım, bir "Babalar Günü" vesilesiyle yazıldıktan on dokuz yıl sonra buluşabildi okurla. Diğerleri hep saklı kaldılar.
Yayıncım öykülerimi tek bir kitapta toplamaya karar verdiğinde, şiirlerimi de kitap haline getirmeyi önerdi. Yıllardır defter sayfalarında bekleyen satırların okurla buluşmasına önce İtiraz ettim ama şiirler benimle aynı fikirde değildi; fısıldaşmaya başladılar aralarında. Nefes almak, ete kemiğe bürünmek, hayata katılmak istediler... Sonuçta onlara boyun eğdim.
Elinizdeki kitapta saklı şiirlerden birkaçı, müziğini bekleyen satırlardan ise sadece biri var... müziğine kavuşmuş olanı. Seçtiklerimden keyif almanız dileğiyle... Ayşe Kulin (Önsöz’den)
Ayşe Kulin Bahar Şiiri
BAHAR
Sen bana müjde misin umut musun sevgili
Kim demiş geçti mevsim ufukta göründü kar
Bu kaçıncı bahar sakın sorma sevgilim
Benim yorgun gönlümde aşkının telaşı var
Bu kaçıncı bahar sakın sorma sevgili
Benim olgun gönlümde aşkının telaşı var
Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum
Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar
Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var
Tabiki ben böyle oldugum için bahar
Çünkü sana değdiğinden beri ellerim
Bütün kış dallarında tomurcuklar var
(HAYAL) KİTAPTAN NOTLAR
ALLAHIM SEN BANA SABIR VER!
Bu kargaşanın en üstünde, içinde babamın daktilosunda yazıp yer yer tipeksle düzelttiğim yedi-sekiz adet öykümün bulunduğu soluk pembe dosya duruyor. Masanın arkasında ise sinirli hareketlerle sigara içen Mustafa Kemal var. Mustafa Kemal Atatürk değil, Mustafa Kemal Ağaoğlu! Yani, açılımı Yazarlar Kooperatifi gibi bir şey olan YAZKO’nun müdürü veya idarecisi veya başkanı. Bu sıfatlardan hangisini taşıdığından emin değilim. Emin olduğum, ben on beş yaşındayken, o on dokuz yaşındaydı ve bana âşıktı.(…) “Allahım sen bana sabır ver,” diyor Mustafa Kemal, “iyi ki evlenmemişim seninle! Deli ederdin beni herhalde.” İçimden, “Ne evlenmesi be, sen beni öpemedin bile,” diyorum, ilkgençliğimde ona yüz vermediğim için şu anda hayli pişman.
DÜNYA GÜZELİ BİR KIZ
Sıra geldi Hülya’nın kim olduğunu öğrenmeye. Kulaklarımı ve gözlerimi açınca, pek çok dergi ve gazetede ismine, resmine rastlamaya başladım. 1987 yılında Hülya Avşar, dünya güzeli bir kızdı. Nisan da zaten, “Ayşe, Gülizar’ı oynayacak olan, taze erik gibi bir kız, görünce bayılacaksın,” demişti ki gerçekten de görünce bayılmıştım.
ANNELER GENCECİK HAYATLARA YANIYORSA
Bir Gün’ü okuyanlar, Kürtleri dağa çıkartan nedenleri anlayabildilerse ve her iki tarafın anneleri kaybedilen gencecik hayatlara yanıyorlarsa benim gibi, bugün gelinen noktada, en azından silahların susmasına seviniyorlardır eminim.
KADER DEDİĞİMİZ
O dehşet günleri içinde suda, havada ve karada kurşunlanmayı göze alan Recep Yazıcıoğlu’na bir taş bile isabet etmedi de, yıllar sonra Denizli’de valilik yaparken pisipisine bir araba kazasına kurban gitti. Kader dediğimiz, tam da bu olmalıydı.
DÜNYANIN EN YAKIŞIKLI KÜRŞAT’I
Ben, dünyanın en yakışıklı Kürşat’ına bağlandığımı bilsem, kendimi rezil eder miydim böyle! Bu yanlışlık, benim Kürşat Başar’la dostluğumun başlangıcı oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder